ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENİLK BAKANLIĞI MÜSTEŞARI AHMET ERDEM'İ ZİYARET
Haksen Genel Başkanı Ayhan Çivi, Başkanlar Kurulu ile birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Erdem'i ziyaret etti.
Ziyarette konfederasyonumuzun taleplerini içeren dosya sunuldu.
Dosyada aşağıdaki hususlara yer verildi.
ÇALIŞANLARIN GELİR VERGİSİ DİLİMLERİNİN ARTIRILMASI
Gelir vergisi dilimlerinde yapılan artışın kamu personelinin ücretlerinde yapılan artışla orantılı olmaması nedeniyle kamu görevlileri her yıl daha fazla vergi ödemek zorunda kalmaktadır.
Örneğin; 2016 yılında kamu personelinin ücretlerine kümülatif yüzde 12,2 oranında artış yapılmasına rağmen 2015 yılında en alt vergi dilimi olan 12.000 TL yüzde 5 oranında artırılarak 2016 yılında 12.600 TL olarak uygulanmıştır.
2017 yılının ilk 6 aylık döneminde kamu personelinin ücretlerinde yüzde 3 artış yapılmış, gelir vergisi alt sınırı yüzde 3,1 artırılarak 13.000 TL olarak belirlenmiştir. 2017 yılı Temmuz ayında yapılacak olan asgari yüzde 4 maaş artışıyla birlikte kamu personeli daha fazla vergi ödemek zorunda kalacaktır.
Özellikle sözleşmeli ve 4/C statüsünde çalışan kamu personelinin ücretlerinin tamamının gelir vergisine tabi tutulmasından dolayı ücretlerinde yapılan artış vergi dilimindeki artış nedeniyle reel olarak sıfırlanmaktadır.
EK ÖDEMELERİN EMEKLİ AYLIĞINA DÂHİL EDİLMESİ
Kamu görevlilerinin büyük bir çoğunluğunu ilgilendiren en önemli konulardan birisi de maaşlara ek olarak yapılan ödemelerin emekli maaşının hesaplanmasında dikkate alınmamasıdır. Bu nedenle, kamu görevlilerinin fiilen çalışırken almakta oldukları ücret ile emekli maaşları arasında çok ciddi fark oluşmaktadır. Emekli aylıklarındaki ciddi düşüş nedeniyle emeklilik hakkını elde eden kamu çalışanları aile sorumluluklarını yerine getirebilmek için çalışmaya devam etmek zorunda kalmaktadır. Buna rağmen emekli olmak zorunda kalanlar ise bir başka iş aramak zorunda kalmaktadır.
Bu durum;
Kamudaki personelin yaş ortalamasının yükselmesine,
Alt unvanlardaki personelin görevde yükselme fırsatının azalmasına,
Kamuya yeni personel istihdamının daralmasına,
Hizmet sunumunda verim azalmasına, neden olmaktadır.
Emekli aylığındaki düşüşün önemli bir bölümü, fiilen çalışırken maaşıyla birlikte yapılmakta olan ek ödemenin emekli aylığı hesabına dâhil edilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Emekli olmaları halinde halen almakta oldukları ücretin; Mühendis yüzde 61’ini, Şube Müdürü yüzde 55’ini, Öğretmen yüzde 54’ünü, Sağlık Memuru yüzde 50’sini, Gelir Uzmanı yüzde 42’sini, Polis Memuru yüzde 40’ını Emekli aylığı olarak alacaktır.
4/C’Lİ GEÇİCİ PERSONELE KADRO VERİLMESİ
Anayasamız; Devletin, çalışanları korumak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tetbirleri almasını, "Sosyal Hukuk Devleti" ve "Hukuk Güvenliği" ilkeleri gereğince istihdam şekillerinin belirlenerek çalışma hayatının yasayla düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Elbette temel bir insan hakkı olan çalışma hakkına ilişkin yasalarda, çalışma hakkını fonksiyonel kılacak yeterli düzenlemelere yer verilmesi; sınırlamaların da, hakkın özüne dokunulmadan, ölçülülük ilkesine uygun yapılması gerekir.
Çalışma hakkının varlığı, yeterli ölçüde iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkı tanınmasına bağlıdır. Haksız ve keyfi işten çıkarmaya karşı hukuki korumayı ifade eden iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkını düzenlemeyen bir yasanın, çalışma hakkını koruduğundan söz etmek mümkün değildir. İş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkını tanıyan, istihdam şekillerini yeterli biçimde tanımlayıp, düzenleyen yasal düzenlemelerle çalışma hakkı korunabilir.
Nitekim memur ve işçi statüleri ayrıntılı biçimde yasalarla düzenmiş; belirtilen statülerde çalışanlara iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakları tanınmıştır.
657 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin C bendinde ise "geçici personel" adı altında, memur, sözleşmeli personel, işçi dışında bir başka statü, istihdam şekli kabul edilmiştir. Ancak anılan yasal düzenlemede sadece "geçici personel" adı verilen statüden söz edilmekle yetinilip; bu istihdam şeklinin kapsamı, çalışanların hak ve yükümlülükleri belirlenmeksizin, bu konuda düzenleme yapma yetkisi bütünüyle Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır. Yasayla bir istihdam şeklinin yalnızca adının konulup, düzenleme yetkisinin Bakanlar Kuruluna bırakılması, iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkının yasayla düzenlenmemesi nedeniyle bu statüde çalışanlar keyfi ve hukuk dışı uygulmalara maruz kalmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında geçici personel uygulamasından bir statü olarak bahsetmek mümkün değildir. 4/C’li personel idari hizmet sözleşmesi ile çalıştırılırken, sözleşmeli personel olarak da kabul edilmemektedir.
657 sayılı Yasa’da 4/C’li personelin geçici ve mevsimlik işlerde çalışanlar olarak tanımlanırken, bu işlerin neler olduğu belirtilmemiştir. Bu konudaki belirleme yetkisi Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığına bırakılmış olmakla birlikte bugüne kadar böyle bir tespit de yapılmamıştır.
Ancak, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen 4/C’li personellerin tamamı kurumlara yasayla verilmiş asli ve sürekli görevleri yerine getirmektedir.
Böylesine hukuka aykırı ve keyfiyete dayalı bir sistemle personel çalıştırılması ülkemizin imzaladığı uluslararası sözleşmelere de aykırıdır.
Bu nedenle, 4/C’li personelin kadroya alınması için Yasal düzenleme yapılmasını talep ediyoruz.
SÖZLEŞMELİ OKUTMANLARIN KADROYA GEÇİRİLMESİ
Ankara Üniversitesi TÖMER (Türkçe ve Yabancı Dil Uygulama ve Araştırma Merkezi), dünyanın önde gelen dil ve kültür merkezleri örnek alınarak, Yabancılara Türkçeyi öğretmek, Türkiye’yi ve Türk kültürünü tanıtmak amacıyla 07 Mart 1984 tarihinde kurulmuştur.
Ankara Üniversitesi TÖMER, 2015 yılı Kasım ayı itibariyle Türkiye genelinde 11 şubesinde kadrolu öğretim görevlileri (okutman) ile birlikte, 6.6.1978 Tarih ve 7/15754 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 2547 sayılı YÖK kanununun 31.Maddesi hükümlerine dayanarak 205 sözleşmeli öğretim görevlisi (okutman) personeli de istihdam etmektedir. Anılan sözleşmeli personel 1984-2012 yılları arasında “İş Sözleşmesi” ile çalıştırılmakta iken 2013 yılı Ocak ayından itibaren “Hizmet Sözleşmesi” yapılmak suretiyle görev yapmaktadırlar.
Görev yaptıkları şubelerde keyfi uygulamalara maruz kalan sözleşmeli okutmanlar, gerek “İş Sözleşmesi”, gerekse “Hizmet Sözleşmesi” hükümleri uyarınca görev yaparken ciddi manada ekonomik ve sosyal hak kayıplarına uğramışlardır, halen de bu olumsuzluklar ve hak kayıpları devam etmektedir.
Sözleşmeli Öğretim Görevlileri kadrolu okutmanlarla aynı öğrencilere, aynı dersleri okuttukları halde daha az ücrete tabii tutulmaktadırlar. Üniversite ile Sözleşmeli Öğretim Görevlileri arasında yapılan hizmet Sözleşmesi mali yıl ile sınırlı olup bir yıl üzerinden imza edilmektedir. Bu durum bazı sözleşmeli öğretim görevlilerinin bir ayı aşan zamanlarda ücret alamaması yahut asgari ücretin de altında çok düşük ücretler almasına yol açmaktadır. Sözleşmedeki bağımlılık unsuru ve süre dikkate alındığında bir başka iş ile de iştigal edemeyen sözleşmeli öğretim görevlileri son derece mağdur olmaktadırlar. Gelecek ayda alacağı ücreti bilememek kişiler ve aile bireyleri üzerinde adeta travma yaratmaktadır. Sözleşme ile bağlı olunması ve başka bir iş yapılamaması karşısında hiçbir ücret alınmaması yine Anayasanın angarya yasağını düzenleyen hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir. Ülkemizin milyonlarca lira ödeyerek yaptığı tanıtım faaliyetlerini herhangi bir karşılık beklemeden gurur duyarak yapan, dünyanın her yerinden gelen binlerce öğrenciyi gönüllü birer elçiye dönüştüren, yaklaşık otuz yıldır bu kurumda kadrolu öğretim görevlileriyle birlikte, çeşitli iş akitleri ve mevzuat hükümleriyle ve fakat hak kayıplarıyla, iş güvencesinden de yoksun olarak özveriyle çalışan tüm Sözleşmeli Öğretim Görevlilerinin sorunlarının çözümü çalışma barışı ve verimliliği açısından kadrolu olmalarıyla mümkün olabilecektir.
ÖĞRETMENLERE 3600 EK GÖSTERGENİN VERİLMESİ
Ek gösterge memurların maaşının hesaplanmasında kullanılan bir katsayıdır. Bu katsayı yükseldikçe hem maaş hem de emeklilik maaşı artar. Ayrıca alınan emeklilik tazminatı da artar. Öğrenim durumu ve yapılan görev katsayıyı belirler. Müsteşar, kurum başkanları, bakan yardımcıları gibi üst düzey memuriyetlerde ek gösterge oranı 8000’e kadar çıkar. Öğretmenin ek göstergesi ise 3000’dir.
Ülkemizde kamuda çalışanların yaklaşık üçte birini öğretmenlerimiz oluşturmaktadır. Öğretmenlerimiz eğitim-öğretim işlerinde harcadıkları emeğin karşılığında çalışırken ve emekli olduklarında alacakları ücretlerin yükseltilmesi, insanca yaşam ve onurlu bir gelecek talep etmektedirler.
Öğretmenlerin bu taleplerinin görmezden gelinmesi sosyal devlet ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Öğretmenlerimiz çalıştıkları dönemde geçimlerini sağlamakta zorlanırken emekli olduklarında sefalete mahkûm edilmemeleri için 3000 olan ek göstergeleri 3600’e yükseltilmelidir.
Ek göstergelerin düşük olması özellikle emeklilikte öğretmenlerin elini kolunu bağlamaktadır. Ek gösterge düşük olduğu için emekliliği gelmiş birçok öğretmen emekli olamamaktadır. Çünkü günümüz şartlarında emekli olan bir öğretmen sadece 2100 lira maaş almaktadır. Bu da açlık sınırının altında bir rakamdır. Ayrıca alınan tazminat miktarı da 70 bin civarındadır. Bu yüzden Öğretmenler insanca yaşamak istediklerinden dolayı ek göstergelerini 3600 olarak değiştirilmesini istiyorlar. Eskiden emekli maaşı ile iş kurulabilir, ev ve araba alınabilirken. Geldiğimiz noktada evi almak şöyle dursun beğendiğiniz bir arabayı bile alamazsınız. Devletin öğretmenine reva gördüğü emeklilik hayatı bu olmamalıdır. Öğretmeni mutlu olmayan bir milletin üretmesi mümkün olamaz, Öğretmeni mutlu olmayan bir ülke ne sosyal bilimlerde ne de fen ilimlerinde kendini geliştiremez, ilerleyemez. Ancak öğretmenler de hem aldıkları eğitim gereği olarak hem de icra ettikleri kariyer mesleği olarak 3600 göstergeyi hak etmiş durumdadırlar. Ek gösterge 3600 olarak kabul edildiğinde öğretmenlerin büyük bir kısmı emekli olacaktır. Daha yüksek emekli maaşı sayesinde daha müreffeh bir hayat yaşayacaklardır. Böylece genç öğretmenlerin önü açılmış eğitim kadroları da tazelenmiş olacaktır.
YARDIMCI HİZMETLİ PERSONELİN GENEL İDARİ KADROLARA ATANMASI
Devlet Memurları Kanunu'nda yapılacak bir değişiklikle Kadrolu Yardımcı Hizmetler Sınıfının kaldırılarak tüm personelin Genel İdare Hizmetleri sınıfına alınması sağlanmalıdır. Yardımcı Hizmetler Sınıfının kaldırılmasını sağlayacak böyle bir düzenlemeye gidilmesiyle bu sınıftaki memurların hak kayıpları önlenmiş ve diğer memurlarla eşitliği sağlanmış olacaktır.
Son yıllarda, kamu kurum ve kuruluşları yardımcı hizmetli personelin yaptığı işleri hizmet satın alımı yoluyla taşeron şirketlerde çalışan görevlilere yaptırmaktadır.
Kamuda taşeron çalıştırma uygulaması genel bir istihdama biçimine dönüşürken, yüzyetmişbin kişiyi kapsayan yardımcı hizmetler sınıfı bir meslek grubu olarak kabul edilmemektedir.
Yine bu hizmet sınıfına mensup personellerden gerek örgün eğitim ve gerekse yaygın eğitimin yarattığı fırsatlardan yararlanarak ön lisans, lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlayan yetişmiş personeller bulunmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşları yardımcı hizmetli personelin vasıflarındaki bu değişimi kamu yararına uygun olarak değerlendirememektedir. Kurumlarca görevde yükselme sınavları açılmadığından donanımlı birçok personel bulunduğu pozisyon itibarıyla atıl olarak kendi hâllerine terk edilmiş durumdadır. Kamu idareleri söz konusu personelin bilgi ve deneyimlerinden yararlanmak yerine, özel işlerini gördürdükleri kişiler olarak görmektedirler.
Aynı kurumda görev yaptıkları taşeron çalışanların kadroya geçirilmesi gündemdeki yerini korurken, Yardımcı Hizmetler Sınıfına mensup kamu görevlilerinin sorunlarının çığ gibi artması ve çözüm için çaba gösterilmemesi de bu savı destekler niteliktedir.
Çalışma barışının sağlanması açısından da son derece önem arz eden bu konunun ivedilikle çözülmesi ve çalışanların mağduriyetinin giderilmesi için siyasi iradenin, kanun koyucunun da duyarlılığına ihtiyaç duyulmaktadır. Sosyal bir hukuk devleti olmanın gereğince, çalışanların gelişmesinin önündeki engellerin kaldırılması anayasal bir zorunluluktur. Dolayısıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda yapılacak bir değişiklikle yardımcı hizmetler sınıfındaki tüm personele memur statüsü verilerek Genel İdare Hizmetleri sınıfına alınması sağlanmalıdır. Kadrolu yardımcı hizmetler sınıfının kaldırılmasını sağlayacak böyle bir düzenlemeye gidilmesiyle bu sınıftaki memurların hak kayıpları önlenmiş olacak ve diğer bütün memurlarla eşitliği sağlanarak kamu vicdanı da rahatlatılmış olacaktır.
YARGIDA GÖREV YAPAN MÜBAŞİRLERİN GENEL İDARİ HİZMETLER KADROSUNA ALINMASI
Bilindiği üzere yardımcı hizmetler sınıfıyla ilgili görev tanımlaması 657 sayılı Devlet memurları Kanununun 36’ncı maddesinde yapılmıştır. Buna göre; yardımcı hizmetler sınıfı, kurumlarda her türlü yazı ve dosya dağıtmak ve toplamak, müracaat sahiplerini karşılamak ve yol göstermek, hizmet yerlerini temizlemek, aydınlatma ve ısıtma işlerinde çalışmak veya basit iklim rasatlarını yapmak, ilaçlama yapmak veya yaptırmak veya tedavi kurumlarında hastaların ve hastanelerin temizliği ve basit bakımı ile ilgili hizmetleri yapmak veya kurumlarda koruma ve muhafaza hizmetleri gibi ana hizmetlere yardımcı mahiyetteki görevlerde her kurumun özel bünyesine göre ve yine bu mahiyette olmak üzere ihdasına lüzum gördüğü yardımcı hizmetleri ifa ile görevli bulunanlardan 4’ncü maddenin (D) bendinde tanımlananların dışında kalanları kapsar. Bu sınıfa dâhil personel tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetlerden hizmet yerlerinin ve tedavi kurumlarının temizlenmesi, tesisatın bakım ve işletilmesi ve benzeri nitelikteki hizmetlerin üçüncü şahıslara ihale yoluyla gördürülmesi mümkündür.
Halbuki mübaşirler, duruşmalarda hâkim tarafından kendisine verilen işleri yapmak, kalem hizmetleriyle ilgili olarak kendilerine verilen görevleri yerine getirmek, mahkemeye ait posta ve tebligat işlerini yürütmek, duruşmanın düzen ve inzibatını sağlamak gibi önemli görevler ifa etmektedirler. Bu görevler, yargılama faaliyetinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Mübaşirler ilgili yönetmelik hükümlerine göre, adli hizmetlerin yürütülmesi açısından zorunlu ve asli görevleri ifa etmekte olup, bunlar 657 sayılı Kanunun 36’ncı maddesinde sayılan hizmetlerden büyük ölçüde ayrılmaktadır.
Yürüttükleri görev bakımından asli ve süreli hizmet ifa eden mübaşirlerin, kendileriyle benzer işleri gören diğer memurlar gibi (zabit katibi, şoför, vb. ) genel idare hizmetleri sınıfında bulunması gerektiği halde, yardımcı hizmetler sınıfında yer almaları, eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, çalışma barışı ve motivasyonunu da olumsuz etkilemektedir.
Bakanlar Kurulunun 8 Ocak 1992 tarihinde 21102 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve kanun teklifi ekinde sunulan kararında doğru bir uygulama ile mübaşirleri genel idare hizmetleri sınıfından saymıştır. Resmi Gazetenin 9. Sayfasında 1 sayılı cetvelin 31. Sırasında her derece yargı organları ve seçim kurullarında görevli mübaşirler” genel idare sınıfı içerisinde sayılmış. Aynı resmi gazetenin 17 sayfasında yardımcı hizmetler bölümünde aşçı, aşçı yardımcısı, hademe, odacı vs. sayılırken mübaşirlere yer verilmemiştir.
21.03.2012 tarih ve 28274 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikte Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı ve askeri mahkemelerde çalışan mübaşirler genel idari hizmetler sınıfına dahil edilmiştir.
Günümüz koşulları değerlendirildiğinde, mübaşirlerin yaşadığı olumsuzlukların giderilmesi için Yardımcı Hizmetler Sınıfına tabi olan mübaşir unvanlı kadroların sınıfı Genel İdare Hizmetleri Sınıfı olarak değiştirilmesini talep ediyoruz.
MEMURA YEMEK YARDIMININ YENİDEN DÜZENLENMESİ
Memurlara verilecek “yiyecek yardımı” 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 212 inci maddesindeki “Devlet memurlarının hangi hallerde yiyecek yardımından ne şekilde faydalanacakları ve bu yardımın uygulanması ile ilgili esaslar Maliye Bakanlığı ile Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelik ile tespit olunur.” hükmü ile düzenlemiştir.
İlgili Kanun uyarınca 30 yıl önce yürürlüğe konulan yönetmeliğe göre yemek servisinin kurulabilmesi için, yiyecek yardımından faydalanabilecek personel sayısının asgari 50 olması ve yemekhane için elverişli yer bulunması şartının aranmakta, uygulama nedeniyle özellikle taşra teşkilatlarında görev yapan kamu personelinin büyük çoğunluğu yemek yardımından mahrum edilmektedir.
Günümüz uygulamasında, pek çok kamu idaresi, yemek işini ihale ile (vb yöntemlerle) üçüncü kişilerden karşılamakta olup yönetmelikte yer alan yemek yardımı koşullarının geçerliliği kalmamıştır. Bu çerçevede, günümüz uygulamasında maddi temelini kaybetmiş ve kamu görevlileri arasında da eşitliğe aykırı bir fiili durum yaratan, asgari 50 personel ve yemekhane için uygun yer şartlarını içerir yönetmelik hükümlerinin kaldırılarak tüm birimlerde çalışan personele eşit koşullarda yemek/yiyecek yardımının yapılması gerekmektedir.
MEMURLARIN “YEŞİL PASAPORT” ŞARTLARININ YENİDEN DÜZENLENMESİ
Memurların yurt dışına çıkışlarında büyük imkânlar sağlayan yeşil pasaport, mevzuatta hususi pasaport adı altında düzenlenmiştir. Bu pasaport sahipleri, normal pasaport sahipleri için vize isteyen birçok ülkeye vizesiz gidebilmektedir.
Yeşil pasaport, 5682 sayılı Kanun’un “Hususi Pasaportlar” başlıklı 14’üncü maddesindeki hükümle düzenlenmiştir. Buna göre; birinci, ikinci ve üçüncü derece kadrolarda bulunan veya bu kadrolar karşılık gösterilmek veya T.C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilip emekli kesenekleri bu derecelerden kesilmek suretiyle sözleşmeli olarak çalıştırılan devlet memurları ve diğer kamu görevlileri, yeşil pasaport alma hakkına sahiptir. Ayrıca, söz konusu hakkı kazanarak emekli olan veya istifa eden memurlar da bu haktan yararlanmaya devam etmektedir. Bu kanuna göre hususi pasaport verilmesinde kadro derecesinin 1, 2 ve 3 olması oldukça önemlidir.
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü söz Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gereğince aşağıdaki bazı unvanlarda 1, 2, 3 ve 4’üncü dereceli kadro ihdas edilmemiştir.
Örneğin: Arşiv Memuru, Aşçı, Ayniyat Memuru, Bahçıvan, Bakıcı Anne, Bekçi, Berber, Bilet Kontrol Memuru, Cezaevi Katibi, Dağıtıcı, Daktilograf, Dava Takip Memuru, Eğitim Rehberi, Emanet Memuru, Garson, Gassal, Gişe Memuru, Haberleşme Memuru, Hademe, Hastabakıcı, Hayvan Bakıcısı, Hemşire Yardımcısı, Hizmetli, İcra Memuru, İdare Memuru, İnfaz ve Koruma Memuru, İtfaiyeci, Kaloriferci, Laborant Yardımcısı, Makyajcı, Matbaacı, Memur, Mutemet, Mübaşir, Santral Memuru, Satınalma Memuru, Satış Memuru, Silah Muayene Memuru, Şoför, Tahsildar, Tebligat Memuru, Teknisyen Yardımcısı, Terzi, Usta Öğretici, Yoklama Memuru, Yurt Yönetim Memuru, Zabıt Katibi vb unvanların ilk dört derecede kadrosu bulunmamaktadır.
Bu nedenle, söz konusu unvanlarda görev yapan kamu personelinin yeşil pasaport alabilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan, söz konusu unvanlarda görev yapanlar 5’inci dereceden yukarı çıkamamakla birlikte aynı düzeydeki Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni, Bilgisayar İşletmeni gibi kadrolarda bulunanlar 3’üncü dereceye kadar yükselebilmektedir. Dolayısıyla VHKİ ve Bilgisayar İşletmeni kadrosunda bulunanlar yeşil pasaport alabilmektedirler.
Maliye Bakanlığının Haziran-2015 ayı kadro verilerine göre mevcut kadroların ancak yüzde 40’ı yeşil pasaport alabilecek şartları taşımaktadır.
Unvanlardaki kadro derecesinin özel hizmet tazminatı vb. mali hakları etkilemesi nedeniyle kadro derecesi sınırlamasına yer verildiğini düşünmekteyiz.
Anayasamızın eşitlik ilkesi uyarınca, yeşil pasaport hakkının elde edilmesi konusunda tüm memurları kapsayacak bir düzenleme yapılarak dereceler yerine hizmet sürelerinin esas alınması gerekmektedir.
KAMUDA GÖREV YAPAN AŞÇI VE GARSONLARIN TEKNİK HİZMETLER SINIFINA ALINMASI
Ülkemizde; meslek liselerinden veya meslek yüksekokullarından mezun olup devlet memuru olan personel teknik hizmetler sınıfında istihdam edilmektedir. Ancak mesleki eğitim alan aşçı ve garsonlar yardımcı hizmetler sınıfında çalıştırılmaktadır. Aşçı ve garsonların söz konusu mağduriyetinin giderilmesi için yasal düzenleme yapılarak teknik hizmetler sınıfına alınmalarını talep ediyoruz.
ÇALIŞMA ŞARTLARI UYARINCA BAZI KAMU PERSONELİNE YIPRANMA PAYI VERİLMESİ
Normal mesai düzenlemesi dışında nöbet usulüne göre Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Koruma ve Güvenlik Görevlisi, Bekçi olarak görev yapan personel, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bünyesinde görev yapan Arama ve Kurtarma personeline, PTT Genel Müdürlüğünde Posta Dağıtıcısı olarak çalışan personele, Adalet hizmetlerinde çalışan personele, Türkiye İstatistik Kurumunda alanda Anketör olarak görev personele yaptıkları işin ağırlığı dikkate alınarak yıpranma payı verilmesi.
BÜYÜKŞEHİRLERDE GÖREV YAPAN MEMURLARA ULAŞIM KARTI VERİLMESİ
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının merkez teşkilatında görev yapan memurlara işe geliş gidişlerinde servis imkânı verilmekte, servisi bulunmayan kurumların personeline ise belediyelerin toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmaları için ulaşım kartı verilmektedir.
Bu nedenle, Büyükşehirlerde görev yapan ve servis imkânı bulunmayan kamu personeline belediyelerin toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmaları için ulaşım kartı verilmesi.
ŞEHİT VE GAZİ YAKINI MEMURLARIN TAHSİL DURUMUNA UYGUN UNVANLARA ATANMASI
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu uyarınca Şehit ve Gazi yakınları tahsil durumuna göre kamu kurum ve kuruluşlarına atanmaktadır. Daha sonra söz konusu kamu personelinin tahsil durumunda bir değişiklik olası halinde tahsiline uygun kadroya atanması kurumların keyfiyetine bırakılmıştır.
Kurumlar arasındaki farklı uygulamaların giderilmesi için, tahsil durumundaki değişikliğe uygun bir kadroya atanmalarının sağlanması için yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.
HÂKİM VE SAVCILARIN MALİ HAKLARINDA YAPILACAK İYİLEŞTİRME KAPSAMINA YARGI ÇALIŞANLARININ DA ALINMASI
Hâkim ve Savcıların ücretlerinde ilave artış yapılması için yasal düzenleme yapılacağı kamuoyuna yansımıştır. Yargı hizmetlerinin bir bütün olarak ele alınarak söz konusu düzenleme kapsamına yargı çalışanlarının da dâhil edilmesi hakkaniyetli bir uygulama olacaktır.
Adalet hizmetlerinin sınıf olarak bir bütün olduğu göz önüne alınarak, fazla çalışma, havuz parası ve nöbet parası gibi mali hakları elinden alınan yargı çalışanlarının mali haklarında iyileştirme yapılması çalışanların adalete olan inancını da güçlendirecektir.
METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ PERSONELİNE “HAVACILIK TAZMİNATI” ÖDENMESİ
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ülkemizin hali hazırda askeri ve sivil olmak üzere 61 hava alanında 24 saat esasına dayalı vardiya sitemi ile uçuculuğa yönelik meteorolojik hizmetler vermektedir.
Bu hizmetlerin karşılığı olarak, Avrupa Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı (EUROCONTROL)’ndan belirli tutarda gelir elde etmektedir. Söz konusu yurtdışı gelirlerinden, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü personeline “Havacılık Tazminatı” adı altında ek ödeme yapılmaktadır.
Yapılan ödemeler faturalandırılarak anılan kuruluştan aynen geri tahsil edilmekte olduğundan Hazineye herhangi bir külfet getirmemektedir.
Bu nedenle, Meteoroloji Genel Müdürlüğü personelinin emeğinin karşılığı olan “Havacılık Tazminatı” ödemelerinden yararlanması için Yasal düzenleme yapılması konusunda kanun teklifi verilmesini talep ediyoruz.
MALİYE BAKANLIĞI’NDA KURUM İÇİ UZMANLIK SINAVI AÇILMASI
Maliye Bakanlığı’nda görev yapan personelin Defterdarlık Uzmanı ve Gelir idaresi Başkanlığı'nda görev yapan personelin "Gelir Uzmanı" unvanına atanabilmesi için geçtiğimiz yıllarda yapılan sınavlara, giriş koşullarını taşımadığı için giremeyen personelden halen bu koşullara haiz olan personele yeni bir sınav hakkı verilmesi için Yasal düzenleme yapılması ile fırsat eşitliği sağlanmış olacaktır.
Eklenme : 31 Mart 2017